sonlarım dediğim başlangıçlarmış hayat dediğim
yaşarken aslında sevinci de hüznü de
yüzüme çarpılan gerçek hep hayat oldu
sevindim...
iliklerime kadar işledi yaşamın güzelliği
hangi zerresine şükredeceğimi bilemediğim
(acılardan mutluluk çıkartan sahte rollerde değil)
sahici çoşkularda söyledim
işte hayat bu...
üzüldüm...
soluğumun her nefeste
siyaha çalan matemi gördüm
boğuldum bi parça avuntuda
binlerce kez isyan ettim
ben ben olduğuma
dört duvar arasında kalan yığıntımda
istemsiz yankılarım;
işte hayat bu...
güvendim...
saflık değil yaratılıştan
bir avuç sırrımı yere serdim
demediler ki bu da insanoğlu
yüzümü çevirmeden daha
küslük bildiler öğrendim
tipide yüzüne çarpar ya rüzgar
daha soğuk daha delicesine esip
yüzüme hayatı resmettiler
bakan gördü
işte hayat bu...
anlamadım hiç;
kıskandım, boşverdim,
aşık oldum, gönül kandırdım,
ağladım, ağlattım,
acıdım sonra unuttum
tüm tezatları yaşadım
ama anlamadım
yaşamasına yaşıyorum
bazen asalet timsali
bazen asalak misali
her hissimin şiddeti,
geriye bakıp gördüklerimin özeti
aynı oldu da ben hala anlamadım
işte hayat bu...