Ön sırada oturan kısa boylu çocuk,
Gözlüğünün camı en kalın olan...
Kollarında ayran lekesi,
Ve ceketinin kollarında tebeşir tozu her daim bulunan.
En önde,
Harflerin ve kalplerin kazınmadığı,
Ve aşkların uğramadığı sıralarda oturan,
Düşük omuzlu, ürkek ve hüzünlü bakan
Parmağı kalkmayan,
Sevgiyi bilen, sevdayı bilmeyen
Aşkı bilip bilmediğini belli etmeyen
En arka sıralardaki yaşça büyük ve uzun boylu kızların nerdeyse kucağına alıp sevdiği
Yan sırada oturan güzel gözlü sarışın kızın bir türlü yüz vermediği,
Başı önde yere bakan,
Ve sadece kendi yüreğini yakan çocuk...
Matematikten zayıf alan,
Çünkü en güzel şiirlerini matematik dersinde yazan,
Ama o şiirleri bir türlü yan sıraya uzatamayan garip çocuk...
Belki bir gün aslanlar gibi karşısına çıkıp konuşacak
Ve ona yazdığı tüm şiirleri okuyacak,
Belki bir gün derslerdeki en hararetli tartışmalarda,
Onun da söyleyecek bir sözü olacak.
Oturup çalışacak,
Teşekkür, hatta takdir alacak.
Sınıf başkanı olacak,
Ve yoklama yaparken,
Sıra o kızın ismine geldiğinde o ismi herkesten güzel okuyacak,
Okurken gözlerine bakacak...
Bütün bunların hayalini kuran,
Ve bu hayalleri kurarken tarih öğretmeninin sorusuna ansızın yakalanan,
Sonra susan,
Yanakları kızaran,
Hiçbir şey konuşamayan
Ve dersi dinlemediği için azar işitirken
Yan sıraya dönüp bakamayan tembel çocuk...
Biliyor musun? Bu dünya ona da kalmayacak.
Kimse ömrünün sonuna dek
Mezuniyet fotoğrafındaki kadar güzel olmayacak,
Önce alnında kırışıklıklar,
Ve o güzelim sarı saçlar beyaza duracak.
Ve onun için yan sırada oturan suskun ve tembel çocuk,
Eski ve siyah-beyaz bir lise fotoğrafının en arka köşesinde,
Sadece kafasını gösterebilmiş,Kalın gözlüklü ve hüzünlü bakan bir çift göz olacak...